Türkiye’nin
geleceği ile ilgili vizyoner politikalar uygulamak istemesi ve Millet’e olumlu
istikbal tayin etme gayreti ile son dönemde uygulamaya koyduğu Doğu Akdeniz
stratejisinin mihenk taşını Kıbrıs politikası oluşturmaktadır. Tam da bu
dönemde Suriye’de terör yapılanmalarına karşı geliştirilen harekâtların KKTC
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından hedef alınması ve bununla da
yetinilmeyerek Kuzey Kıbrıs’ın statüsü ile ilgili Türkiye ile bağdaşmayacak
ifadelerin Türk tarihinin gururunu kırıcı biçimde dile getirilmesi Türkiye’de
infiale sebep oldu. Herkesin aklındaki ortak soru ise Akıncı’ya bu açıklamaları
kimin ve hangi lobilerin yaptırdığıydı. Ancak biz bu çalışmamızda bunu
sorgulamayacağız çünkü Akıncı’nın oldukça yıpranmakla beraber Kuzey Kıbrıs
siyasetinde bir süredir geliştirilen Yeni Sol kavramı içerisinden çıkması
muhtemel sonraki müstakbel Cumhurbaşkanı adaylığı üzerinde duracağız.
Toplumcu
Kurtuluş Partisi 1976 yılında kuruldu. Kuruluşundan itibaren ana çizgisi Kıbrıs
Türklerinin kendi kendilerini yönetebilme iradesine sahip olması gerektiğiydi.[1]
Siyasi yaşamında dalgalı seyir izleyen parti koalisyon ortaklıklarından sonra
ikibinli yılların başında düşüşe geçti. Bu dönemde partinin geleceği ile ilgili
Saray Hotel’de başlatılan toplantılarla[2]
Annan Planı’na dümen kırıldı ve KSP ile BKP’nın yanında bir grup sivil toplum
hareketleri de eklenerek Barış ve Demokrasi[3]
adıyla bir yapı oluşturuldu ve başında da TKP Milletvekili Mustafa Akıncı
getirildi. BDH’nin kurucuları arasında pek çok isim vardır ancak vitrine çıkan
iki isim üzerinde özellikle durmak gerekir. Bunlardan biri Barış Burcu’dur.
Barış Burcu o dönem BDH kurucusu olmasının yanı sıra Lefkoşa ilçe başkanlığı
görevini de yürütmüştür. Uluslararası İlişkiler üzerine lisans ve yüksek lisans
eğitimi alan Burcu yazdığı yüksek lisans tezinde ise Türk Ordusu’nu Kıbrıs’ta
işgalci olarak nitelemekle beraber, Kıbrıs Kıbrıslılarındır parolasının
savunulması gerektiğini öne sürüyordu.[4]
Kuzey Kıbrıs’ta inşa edilen açılımcı yeni solun lideri olan Mustafa Akıncı’nın
günümüzdeki sözcüsü ve akıl hocası da işte bu düşüncelere sahip Barış Burcu
idi.
BDH
kurucuları arasında dikkat çeken bir diğer isim ise Mehmet Harmancı’dır. Harmancı
aynı zamanda Burcu’nun da akrabasıdır. Mehmet Harmancı, Avrupalı Genç Liderler
programında eğitildi ve iki toplumlu düzen üzerine çalışmalarda bulundu. BDH’nin
kuruluşundan sonra Gençlik Yapılanmasının başkanlığını yürütmüş ve sonrasında
ise Turizm Bakanı ve Lefkoşa Belediye Başkanlıkları görevinde bulunmuştur.
Harmancı görevde bulunduğu sürede dünyadaki neredeyse hiçbir krizi çözememiş
olan Birleşmiş Milletler’den yardım istemiş ve Kıbrıs meselesine müdahil olması
gerektiğini savunmuştu.[5]
Yıllar geçmesine rağmen Harmancı’nın görüşünü değiştirmediği ve Mustafa
Akıncı’ya tepkilerin yöneltildiği bir evrede kendisini savunduğu açıkça
görülmektedir:
Bu
sürecin hangi yöne gittiğiyle alakalı ise birtakım çıkarımlarda bulunabiliriz.
Özellikle Türkiye nezdinde artık güven kaybetmiş ve yıpranmış Akıncı’nın yerine
global odaklar tarafından ikame edilmek istenen profiller geçmişin BDH
çizgisinden gelen simalar olmalıdır. Bu sebeple Akıncı’nın lobicisi ve sözcüsü
Barış Burcu’nun akrabası olan ve müzakere adı altında çözülmeci ve teslimiyetçi
açıklamalarıyla bilinen ancak Türkiye’de neredeyse hiç tanınmayan ve nispeten
daha genç olan bir isim Mehmet Harmancı çok kısa bir süre sonra Kuzey Kıbrıs’ın
ve Türkiye’nin gündemine girecektir. Kuzey Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı yapılmak
istenecek yerel yönetimler tecrübesi de bulunan Harmancı, Türkiye’nin ve bölge
Türklerinin menfaatini zedeleyici açıklamalar ve fiiliyatta bulunması çok
olasıdır. Bir Mustafa’dan, diğer Mehmet’e geçilecek süreçte Türkiye olanlara
hazırlıksız yakalanmamalıdır.
[1]
Aynı zaman diliminde Ahmet
Mithat Berberoğlu tarafından Cumhuriyetçi Türk Partisi kurulmuştur. Berberoğlu,
ENOSİS’i red mitingleri düzenleyen, EOKA’nın saldırılarına maruz kalan bir
aktördü ve kuruluşundan itibaren sol-ulusal çizgi Kuzey Kıbrıs’ta milli bir
mahiyette bulunmaktaydı.
[2]
Aynı dönemlerde Türkiye’de
Süleyman Çelebi önderliğinde ‘’Hotel’’lerde başlatılan toplantılarla da Türkiye’de
ki ulusal solun tasfiye edilmesi ve Yeni Sol kavramının oluşturulması
tartışılıyordu. Kuzey Kıbrıs-Türkiye hattındaki eş zamanlı hazırlılar elbette
tesadüfü bir sonuç değildi.
[3]
Türkiye’de de geçmiş yıllarda
aynı isimle siyasi yapılanma başlatılmış ve Yeni Sol adı altında çözülmeci
etnik milliyetçilik ve iki halklı devlet teorileri yüksek sesle tartışılmaya
başlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder