Onur Dikmeci
Fransız
İhtilali'nin iç nedenlerinin başında gösterilen sebepler
arasında ekonomik durumun özellikle İngiltere ile yapılan Yedi
Yıl Savaşları'ndan sonra gittikçe bozulduğu halkın derebeylik
döneminden bile daha zor sosyal ekonomik koşullara düştüğüdür.
Buna mukabil Kraliyet Ailesi'nin elit durumu ve Kraliyet Sarayı
Versailles'da gerçekleştirilen muazzam harcamalarla adeta başka
bir devlet gibi görüntü çizmesi tepkilari oldukça artırıyordu.
Öyle ki artık kral Paris'de dolaşamaz olmuştu.
Fransa
bir ulusal devletti fakat feodalite siyasi olarak etkisini
yitirmesine rağmen sosyal ve siyasi olarak devlet içerisindeki
ayrıcalığını koruyordu. Bunun dışında Fransa parçalı bir
toplumsal yapıya sahipti.
Soylular
nüfusun yüzde ikisini oluşturan fakat ülke topraklarının
neredeyse dörtte birine sahip olan ve en üstte yer alan tabakaydı.
Ordunun ve din adamlıklarının en üst rütbelerine atandıkları
gibi vergi ödemezlerdi. İmparatorluğun ekonomik olarak zora
girmesi ve ek vergiler koymak istemesine şiddetle karşı çıkmışlar
ve adaletsiz vergi düzeninden taraf olmaya devam etmişlerdir.
Papazlar ayrıcalıklı ikinci sınıftı. Ülkenin papaz nüfusu
yüzde bir olmasına rağmen kilisenin toprakları ülkenin yüzde
onuna denk düşmekteydi.
Burjuvalar
ise ticaretle uğraşan toplumsal tabakada üçüncü sınıfı
oluşturan gruptu. Aralarında aydın çok sayıda bulunurdu. 17.
yüzyıldan itibaren güçlenmeye başladılar, vergilerini
ödedikleri halde siyasi haklardan yeterince yararlanamamışlardır.
Bu sınıf özellikle soylulara tanınan imtiyazlara karşı
çıkıyordu ve Fransız Ayaklanması işte bu grup tarafından
organize edilecekti.
En
alt sınıf ise köylülerdir. Nüfusun büyük bölümünü
oluşturan büyük yük omuzlayan ancak her geçen gün yaşam
koşulları zorlaşan köylüler her siyasi haktan yoksun
durumdaydılar.
Bu
iç nedenlerin dışında ihtilale sebebiyet veren dış nedenler
üzerinde durmamız gerekiyor. Bunlardan birincisi aydınlanma
düşüncesidir. Özellikle Rönesans Reform hareketleri skolastik
kalıpları sarsmış ve akıl kavramını merkez almıştır. İkinci
neden ise Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve savaşın olumlu
sonuçlanmasıdır. Bu savaşta yer alan Fransızlardan ülkelerine
dönenler Bağımsızlık ve Bağımsızlık Bildirisi gibi
kavramları gündeme getirmeye başlamışlardır.
Montesquieu'nun
Kanunların Ruhu ve Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi adlı eserleri
temel olmuştur. İlki yasama , yürütme ve yargının ayrılması
ve kuvvetlerin birbirlerini durdurması gerektiğini öne
sürmekteydi. Diğeri ise insanların kendi aralarında yaptıkları
sözleşmeyle devleti kendi iradeleriyle kurduklarını anlatarak
egemenlik anlayışını değiştirmiştir.
Voltaire
ise feodel sisteme ve kiliseye karşı çıkmıştır. Ona göre
katoliklik peşin hüküm ve bağnazlıkla eşdeğerdir. Bunun
dışında dine toptan karşı değildir. Din olmadan küçük bir
köyü bile idare etmek mümkün değildir. Din ile papazları kesin
olarak birbirinden ayırmaktadır dine inanılmalı fakat papazlara
kesinlikle itibar edilmemelidir.
5
Mayıs 1789'da ekonomik soruna çözüm bulmak için toplanan Etats
Generaux, çalışma süresi içinde yeni bir anayasa
hazırlanmasınıda gündeme getirdi. Böylece meclis ihtilalci bir
vaziyet almış oldu. Paris'te halkın desteği ve kralın yabancı
korumalarına karşılık halktan oluşan ulusal oldu Prais
Belediyesi'ni ele geçirdi ve Bastille Hapishanesi'ni basarak
mahkumları aralarına kattı. Tarih kitaplarının bazıları
Bastille'de bulunan mahkumların düşünce suçluları olduklarını
kaydetmiştir. Oysa Bastille, adli suçluların ağırlıkta
bulunduğu bir cezaevidir.
İhtilal
ve izleyen süreçte kral kraliçe ve hanedanlığa mensup bazı
üyeler idam edilmiştir. Bu evre siyasi literatürde terör dönemi
olarak adlandırılır. Özellikle hanedanlık mensupları ve din
adamlarına karşı uygulanan sert cezalandırma yöntemleri ve bu
yeni dönemin iddia ettiği gibi her bakımdan rahat, müreffeh bir
ortam sunamaması eleştirilmiş ve ihtilalin masonik yahudi komplosu
olduğu yönünde teoriler işlenmiştir. Gerçekten de ihtilal
öncesi süreci ve sonrasında ülkedeki mason locaları ve
cumhuriyetçi tepeden inmeci jakoben klüplerinin sayılarında artma
görüldüğü gibi ihtilalin öncüleri aydınların ekseriyeti
masondu.
Murat
Sarıca 100 Soruda Fransız ihtilali isimli kitabında bu konuyu
bilimsel olarak izah etmeye çalışmıştır:
''
Masonluk, Fransa'ya İngiltere'den geçmiş olan örgütli bir fikir
akımıdır. Mason belgelerine göre Fransa'da 1776 yılında 198
olan locaların sayısı 1789 yılında 629'a yükselmiştir. Aynı
yılda mason biraderlerin toplamı otuz bin çevresindedir.
Touchard'a göre bu dönemde, Montesquieu, Diderot, d'Alembert,
Helvetius, Voltaire, II.Frederik, Lessing, Herder, Mozart,
Washington, Franklin, belki de Kant masondurlar.
1733
yılında amson locaları başkanı olan Ramsay'e göre masonluğun o
dönemde dayandığı temel düşünce insanlığa hizmet ve insan
sevgisidir. Amacı vatan sevgisine sırt çevirmeden insanların
güzel sanatlar, erdem, bilim ve din yoluyla yakınlaşmalarını ve
kardeşliği sağlamaktır. Böylece bütün milletlerin insanlığın
ortak malı olan ve insanlığı mutlu kılan ürünlerden
yararlanmaları mümkün olacaktır.
Touchard'ın
belirttiği gibi Fransız İhtilalinin patlamasında önemli rol
oynadığını savunan ve 1940'larda revaçta olan görüşün
gerçeklik payı son araştırmaların ışığında sanıldığı
kadar fazla değildir.
Theodore
Ruyssen, ihtilal öncesinde mason localarında monarşiye karşı bir
komplo hazırlandığına dair hiçbir işaret olmadığını
belirtmiş öte yandan masonluğun okültizim ve mistisizm ile
bağları üzerinde durmuş bu akımın akılcılğıa karşı
oluşuna işaret etmiştir.''
Bize
göre bu cümleler masonluğu aklamak yerine masonluğun esas
misyonun açıklamaya yöneliktir. Özellikle masonluğun okültizmle
bağına vurgu yapmak, masonluğun ihtilal içeirisinde yer alıp
almamasından çok daha önemlidir. Gerçekten de masonluk semavi
dinler ve ideolojiler ile açıklanamayacak kadar pagan kökleri
bulunan bir öğretidir. İhtilallerin ana dinamosu masonluk olmasa
bile bu durum okültizmin cemiyetlerde yaşatıldığını ve bu
cemiyetlerden birinin de masonluk olduğu gerçeğini
değiştirmemektedir.
Türk
siyasi ve kültürel literatürüne Yahudi karşıtlığını ilk
sokanlardan olan ve masonlarla ilgili çalışmalarda bulunmuş Ziya
Uygur, masonların siyasi ve askeri zümreyi sardığından bahseder:
''
Kraliçe Marie Antoniette'nin sarayı 1781'de tamamen
masonlaşmıştı... Başlangıçta subay adayları pek seyrek
oldukları halde ihtilale yaklaşıldığı sıralarda bunların
sayısı artar, fakat soğuk bir surette karşılanırlar. Büyük
Maşrık'ın sicillerine göre; 1787'de faaliyet halinde 69 askeri
vardır ki, bu her iki alaya bir mahfil demek olur, bu da en az 1800
subay ve subay adayına varır demek ki ihtilalde Fransız ordusunun
hemen bütün subayları masonlaşmıştır.''
Uygur,
ihtilalin dine karşı olduğunada emindir. Dayandırdığı tarihi
delillerle bunu ispatlamak ister.
1793'te
Abbeville'den halka papazların siyahlar giyip kuklalar oynatan
birtakım soytarılar veyahut Pierrolar olduğunu ve yaptıkları her
şeyin para koparmak için maymunluktan ibaret bulunduğu''
söylenmiştir. Aynı yıl Notre Dame Kilisesi'nde hürriyet şenliği
yapılmıştır. Şenlik açıkça hıristiyanlık karşıtı bir
tutum almıştır. Yapılan konuşmada akıl ve mantık isminin bu
kilisenin adı olarak belirlenmesi dile getirilmiştir.
Kutlamalarda
mason geleneğinin dayandığı köklerden unsurlarda yer aldı.
Herşeyi gören gözlü flamalar meydanlara indirildi. Devrim
simgesi mavi kırmızı beyaz elbiseli kız Kybele misali Frigya
Beresiyle gösterildi. O günlerdeki yayınlarda bu durum ''Büyük
Anne Avrupa'ya Geri Döndü'' olarak yer almıştır. Yine devrim
simgesi heykellerden bazıları Greko Romen kıyafetli Frigya şapkalı
kadın biçiminde yapıldı. Takvim ise kadim Mısır medeniyetinde
olduğu gibi otuz altı dekana bölündü.
Devrimi
izleyen süreçte Avrupa'da ve Fransa'da 1830-1848 ihtilalleri
yaşanmıştır. Fransız İhtilali'nin mason-illuminant kökleri
veya bu ezoterik akımların etkileri çoğu literatürde
irdelenmesine karşın özellikle 1830 ihtilalleri üzerine etkileri
hususunda kapsamlı bilgiler yoktur. Oysa sırasıyla burjuva ve işçi
devrimleri olarakda adlandırılan süreçler en az 1789 gibi
önemlidir.
Fransa’da
1848 ihtilâli
1830
ihtilâlinde yerinden edilen Kral X.Charles, hükümdarlığı
zamanında belirli bir kesime, asillere ve kralcılara dayanmıştı.
Louis-Philippe ise burjuvaziye dayanmıştır.
Louis
Philippe kral olduktan sonra zengin burjuvazi ile yakın münasebetler
kurdu. Sarayını burjuvaziye açtı. Bu durum kendisine karşı bir
muhalefet doğurmaktan geri kalmadı. İşçi sınıfının da
çıkarlarını gözetecek bir demokrasi kurulamamıştı. Louis
Philippe liberal fikirlerden uzaklaşmaya başladıkça muhalefet
şiddetlendi. 22 Şubat 1848 günü işçiler ve öğrenciler
ayaklandılar. Halk silah satan dükkanları yağmaladı, sokaklarda
barikatlar kurdu. Artık Paris’te iç savaş başlamıştı. 24
Şubat günü kral oğlu lehine tahttan çekildi ve İngiltere’ye
sığındı. Kurulan geçici hükümette genel oy ilkesi kabul
edildi.
1848
devrimleri ile ilgili ortaya atılan görüşlerden biri bu süreçte
Mısır Riti'nin bir fabrika işlevi gördüğü yönündedir. Bu
rit, Asyalı Kardeşler ekolünün etkisini taşıyordu. Mısır
Riti'ni Masonluğa sokan kendisi bir İlluminant olan Cagliostro'dur.
Aslında Mısır'ın Napolyon tarafından işgal sırasında
Cagliostro Örgütü de Mısır'a taşınmış olundu böylece bu
grup Mısır'daki İsmaili Masonluğu ile tanışmış oluyordu.
Diğer adı Luxor Hermetik Kardeşliği olan İsmaili Masonluğu,
Kahire'de Büyük Doğu Locası'nı kurdurmuştu. Napolyon'da bu
cemiyet tarafından Keops piramidinde bir ritüel sonucunda takris
edilmişti. Kont Aziz Germian tarafından inisye edilen Samuel Honis
bu Mısır Riti'ni daha sonradan Fransa'da kurumsallaştıran kişi
olacaktır. İşte Fransa'ya taşınmış bu Mısır Riti'nin bir
müddet yer altında örgütlendikten sonra ortaya çıktığı tarih
1848'e denk düşmektedir. Bu ekolü temsil edenlerden birisi de
Komünist Ligi'nin kurucusu Karl Marx'dır. Marx'ın manifestosu,
mensubu olduğu localar sebebiyle yıkıcı bir illuminati komplosu
olarak görülmüştür. Niyeti ne olursa olsun bu durum provoke
aracı olarak kullanılmıştır çünkü Marx'ın sözcülüğünü
yapan Fransa'daki devrimin lideri Memphis Riti'ne bağlı Louis Blanc
idi.
Dikkat
edilirse bu evrede bahsettiğimiz masonluk günümüzdeki masonluktan
oldukça farklı ve ezoterik içeriklidir. Dolayısıyla adı o dönem
için mason veya farklı bir mason locası olarak anılsada aslında
tam manasıyla ''aydınlanmacı'' etkiyi taşıyan paganik yapıyı
ifade etmektedir. Özetçe ifade edilmek gerekirse Fransız İhtilâli yalnızca masonların ve jakobenlerin ya da masum halk kitlelerinin ürünü değildir. Jakobenler ve aydınlanmacı paganistler bu ayaklanmanın özellikle sonraki sürecinde varlardır fakat bu durum krallık dönemindeki din emek vicdan sömürüsünü görmezden gelmemize sebebiyet veremez.
Bugünde aynı bölgede yaşanan gelişmeleri tek başına küresel komplo olarak yorumlayamayız ancak hak arayışının provoke edilmesi ve global elitlerin arzularınca yönlendirilmesi de kaçınılmaz bir gerçektir. Hulasa dünyadaki hiçbir gelişme kendi doğal döngüsü dahilinde sürmemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder