Mesih
yani kurtarıcı çok geniş bir coğrafyada pekçok kültürde yer alır. Klanlar ve
yönetimler genellikle buhranlı zamanlardan geçerlerken ''Kutsal Kurtarıcı''
beklenmiştir.
Sami
halkına mensup Sargon bir savaştan yenik düşen kralına darbe düzenlemiş Kiş
şehrini ele geçirerek bölgeye Akadçayı hakim kılmıştır. Efsanelere konu olan
Argon Akadlar için bir kurtarıcıdır.
Akadları
fetheden, Babil'in Mezopotamya'da hegemonyasını sağlayan Kral Hammurabi'de
tanrılaştırılan bir liderdir. Güneş Tanrısı Samaş'ın oğlu ilan edilerek ilahi
bir mertebeye yükseltilmiştir.
Paganist
Antik Mısır'da Tanrı Ra'nın bir kurtarıcı göndereceğine inanılırdı. Beklenen
mehdi öncesi bazı alametlerin olması kehanet edilmiştir. Buna göre Nil Nehri
kuruyacak ülke bedeviler tarafından istila edilecek herkes birbiriyle
çarpışacaktır. Güneş'in kendisini göstermesi bile günlük küçük bir zaman
dilimine sığacaktır. Ameni, bozulan düzeni iyileştirecek, onun döneminde Nil
yeniden yükselecek, Güneş parlayacak, refah ve mutluluk hakim olacaktır. Yukarı
Memphis, Ameni tarafından başkent seçilecek ve idare buradan sağlanacaktır.
Zerdüştler,
babasız olarak Zerdüşt'ün soyundan kurtarıcılarının gelmesini beklerler.
Saoştayn bin yıllık bir mücadeleyle büyük yıkımın ardından kötülüğe galip
gelerek Tanrı Ahura Mazda'nın adaletini hakim kılacaktır. Saoştayn bu
hakimiyeti baş şeytan Ehriman'ı yok ederek sağlar.
Manihaizm'in
kurucusu Mani Sasaniler tarafından öldürüldüğünde, Maniciler yeniden geleceğine
inanmışlardır.
Hint
öğretisi Şambala'da doğacak Kalki'nin Mesih olduğuna inanırlar. Mesih gelmeden
evvel ise dünyaya kötülük hakim olacaktır. Kali Yuga bin yıl boyunca zulmedecek
ülkeyi yabancılar istila edecek ve başka dinler hakim olacaktır. Tabiat ve
düzen bozulacak kıtlık başgösterecektir. Kalki ile kötülük yenilecek ve ilahi hakimiyet
tecelli edecektir. Bin yıllık hakimiyetin ardından Kalki Ganj kenraındaki bir
ormanda inzivaya çekilecek ve oradan gökyüzüne yükselecektir.
Bahsettiğimiz
kültürlerin hakim oldukları coğrafik dilimden çok farklı bir parça olan Güney
Amerika bölgesinin inanç sistemini incelediğimizde Azteklerde Quetzalcoatl adlı
tüylü bir yılanın beklendiği karşımıza çıkmaktadır. Bu yılan aynı zamanda bir
tanrıdır. Şu an için gökyüzünde bulunmaktadır ve ileride Azteklerin kutsal
şehiri Tolan'a dönecek burayı refaha kavuşturacaktır.
Yahudilerin
Mesihleri Kral Davud soyundan İsrail'i kurtaran ve yöneten Tanrı Krallığını
kuracak seçilmiştir. Buna göre beklenen Mesih geldiğinde Yahudiler için bütün
dünyada süren bir egemenlik başlayacaktır. Bu mutlak egemenlik farklı dinlerden
ve ırklardan ulusların imha edilmesini gerektirecektir.
Aslında
Yahudilerdeki Mesih beklentisi Babil sürgünü sırasında Ezra tarafından yazılmış
Tevrat ile başlamaktadır. Yahudiler Pers Kralı Kirus'un Babil Kralı
Nebukadzender'i yenilgiye uğratmasıyla beraber özgürlüklerini kazanmışlardır.
Bunun için o dönem bazı Yahudiler Kirus'u bile Mesih olarak görmüşlerdir. Mesih
Kavramının kurumsallaşması ve bunun Yahudi şeriatının ayrılmaz parçası haline
getirilmesi daha yakın döneme dayanır.
Saadia
Gaon, 882 – 942 yılları arasında Mısır'da yaşamış Yahudi Tanrı bilimcidir.
Saadia
Gaon, öğretilerini Kutsal kitaba dayandıran Karaim Mezhebi’ne karşı çıkmış ve
Yahudi felsefesinde “hahamcılık” denilen doktrini geliştirmiştir.
Saadia
Gaon’un ortaya attığı 8 madde, Yahudilikte iman esasları içine girmiştir. Bu
maddeler şu şekildedir:
1) Âlem
sonradan yaratılmadır. (Hâdistir)
2) Allah
tek olup cismi yoktur.
3) Vahye
iman, Yahudi an’anesini de içine almak üzere şarttır.
4) İnsan
muttaki olmaya, ruhen ve bedenen bütün günahları işlemekten sakınmaya davet olunmuştur.
5) Mükâfat
ve ceza haktır.
6) Ruh
saf ve temiz yaratılmıştır, ölüm anında cesedi terk eder.
7) Yeniden
dirilmek haktır.
8) Mesih’e
intizar, hesap ve nihai hüküm haktır.
Davud'un
soyundan gelecek Mesih İsrailoğullarını esaretten kurtaracak ve Kudüs'ü
temizleyecektir.
Endülüslü
İbn Meymun tarafından yazılan Tevrat tefsirine göre ise Yeni Dünya Düzeni'nin
ilanı Mesih'in gelmesiyle kurulacaktır. Oluşturduğu onüç maddelik Yahudi
Amentüsü, Yahudi Teolojisi'nin üzerinde çok önemli etkilerde bulunmuştur:
Mükemmel
ve eksiksiz olan Tanrı, diğer yaratılanların var olmasına sebep olandır. Tanrı’nın tekliği diğer varlıkların tekliğine
benzemez.
Tanrı’nın
bedeni yoktur, insan biçiminde düşünülemez, hiçbir şekilde tasvir
edilemez. Tanrı sonsuzdur.
Dua
edilecek ve itaat edilecek tek varlık Tanrı’dır.
Peygamberlerin
bütün sözleri doğrudur.
Musa,
bütün peygamberlerin arasında en büyüktür.
Elimizde
olan Tora, Tanrı tarafından Musa’ya verilen Tora’nın aynıdır ve
değiştirilmemiştir.
Tora,
ilahi bir dindir ve değiştirilemez.
Tanrı,
kullarının bütün hareket ve düşüncelerini bilir.
Tanrı,
Tora buyruklarına uyanları mükâfatlandırır, uymayanları cezalandırır.
Mesih
kesin olarak gelecektir, gecikse dahi, geleceğini her gün beklemekte ısrar
ediyorum. Ruh ölümsüzdür ve Tanrı istediği zaman ölüleri hayata
kavuşturacaktır.
Meymun
bu esaslardan birini bile kabul etmeyen bir Yahudi'nin şirke düşeceğini ve
Yahudi cemaatinden çıkacağını belirtmiştir.
Ayrıca
Meymun tefsirinde Mesih ve iman ilişkisini şu şekilde açıklar:
''Mesih'e
inanmayan hatta onun gelişini sabırsızlıkla beklemeyen kimse, sadece resullerin
haberlerini değil, bütün Tevrat'ı da inkâr etmiş olur.''
Mesihi
inancı izah ederken amacımız bu kavramın antik paganizmden esinlenilme ya da bu
yönde bir hükmün olduğunu veya olmadığını çürütmek değildi. Çünkü her birey ve
grubun inancı kendince değerli ve geçerlidir. Burada şunu göstermek istedik
nasıl ki, kıyamet savaşı, Işığın Çocukları Makamı, Gökyüzünden gelen yol
göstericiler klan kültürlerine göre farklı yorumlanıyorlarsa da bir bütünlük
içerisinde on binlerce yıldır tarih dahilinde yer buluyorsa kurtarıcı kavramı da
aynı kompozisyonda değerlendirilebilir.
Evanjelislerin
bekledikleri Mesih ise bizzat İsa Peygamber'in kendisidir. Evanjelislere göre
İsa ölmemiş göğe yükselmiştir. İkinci gelişini yalnızca Evanjelis olanlar
görecekler ve büyük yıkım savaşında zarar görmemeleri için göğe
yükseltileceklerdir. Üçüncü gelişinde ise kıyamet savaşı yaşanacak ardından
mutlak aydınlık zaferini ilan edecektir. Görüldüğü gibi Yahudiler ve
Evanjelislerin imanı manada çok büyük farklılıkları vardır. Ancak iki kültürde
de Mesih'in gelişini sağlayacak ya da hızlandıracak bazı faktörler ortaktır.
1) Yahudilerin Filistin’e dönmeleri. Popüler tezler
Almanya’da Adolf Hitler döneminde uygulanan ve ırkçı tonlar içeren nasyonal
sosyalist milliyetçiliğin ilk başta Yahudileri hedef aldığını işlemektedir. Bu
durum doğrudur ancak Nazi katliamından kaçan Yahudilerin kitleler halinde
İsrail’e yerleşmeleri söz konusu olmamıştır ve bu yönde geçerli kayıtlar
bulunmamaktadır. Ekseriyeti Rusya üzerinden göçen Yahudilerin lobilerin de
desteğini alarak 14 Mayıs 1948 yılında kurdukları İsrail ile bu beklenti
gerçekleşmiş olmuştur.
2) Büyük İsrail’in kurulması. Bu durumda İsrail-Arap
savaşlarıyla topraklarını genişletme kalmayacak günümüzün, Suriye-Irak-İran ve
neredeyse Karadeniz’e kadar uzanan Türkiye topraklarını da ele geçirmek
suretiyle Eski Ahit’te vad edilen, ‘Nil ve Fırat’ arası topraklar
İsrailoğullarına bahşedilmiş olacaktır. Ancak bu noktada bazı sorunlar ortaya
çıkmaktadır.
a) Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra dünyada
rakipsiz kalan ABD özellikle Irak’ta başlattığı Çöl Fırtınası operasyonu ve
Balkanlara bütün dünyanın seyrettiği ortamda uygulamaya koyduğu istikrar
operasyonu ile süper güç olduğunu ilan etmiştir. Fakat çok kısa bir süre sonra
Rusya’nın toparlanması, Çin’in ekonomik olarak yükselmesi, Türkiye’nin bölgesel
olmasa bile iddialı politikalar öne sürmesi en elverişli ortamda ABD’nin bile
sahip olamadığı imkânlara, İsrail’in nasıl sahip olabileceğini
düşündürmektedir. Irak ve Suriye iç savaşlarında bile henüz istenilen netice
alınamamışken İran ve Türkiye’nin, vad edilmiş coğrafya bağlamında işgal edilmeleri
50 senelik bir süreci alabilir. Çünkü iç savaşlar ortalama 10-15 yıl
sürmektedirler. Bu kadar uzun süre beklemek Mesihçi kitlelerin motivelerini
kırar.
b) İsrail ülkeleri parçalama stratejisinden bir müddet
evvel vaz geçmiştir. Türk ve İsrailli yetkililerin daha 1994 yılında
gerçekleştirdikleri görüşmede İsrailli yetkililer ‘’Irak’ın parçalanması
bölgede yayılmacı bir amaç güden İran’ın önünü açar’’[1]
biçiminde ifade etmişlerdi.
3) Tüm dünyaya İncil’in vaaz edilmesi. Gelişen teknolojik
olanaklar sayesinde zaten bu durum oldukça kolaylamıştır. Öncelikle
evanjelisler basın ve eğitim organlarında güçlenmişlerdir. 1965-1983 arasında
Evanjelik okullarda kayıt altı kat arttı ve okulların sayısı on bine yükseldi.
Yüz bin kadar çocuk ise evde eğitim gördü. Bu dönemde üniversiteler, hastaneler
ve hatta eğlence merkezleri kuruldu. Bunlar arasında CBN Üniversitesi, Liberty
Üniversitesi, City of Faith Hospital ve bir eğlence merkezi olan Heritage USA
bulunmaktaydı.[2] Irak işgalinden sonra
yaklaşık 2 bin misyoner, Irak işgalinden sonra bu ülkeye gönderilmiştir. Bu
yoğun çabanın nedeni İsa Mesih’in yeryüzüne dönüşü için zemin hazırlamaktır.
Bush’un da Evanjelist olduğunu hatırlatmak gerekir.[3]
Bu çabalar vaazı her cepheye yayma gayreti olarak karşımıza çıkmaktadır.
4) Son olarak ise Tapınağın inşasıdır.
Bu
faktörlerden Süleyman Tapınağı'nın inşası dışındakilerin tamamı
gerçekleştirilmiştir. Günümüzde tapınağın yerinde bulunan Mescidi Aksa'nın
yıkılıp tapınağın inşası düşünülmektedir. Aslında Göksel Mabed şu anda
mevcuttur ve gözlerin göremediği şekilde gökyüzündeki yerindedir. Tam
izdüşümüne yapının kendisi fiziki olarak inşa edilecek ardından ruhani Mabed'in
uyanışı başlayacaktır. Pekçok paganik öğretide görülen ''kutsal üçleme'' burada
da karşımıza çıkmaktadır. Kudüs üçlemesi aslında Mısır paganizminde yer olan
Nil üçlemesine oldukça benzemektedir. Nil'de fiziki varlığının yanında gökten
beslenen ve yer altı dünyasına kadar giden bir üçlemenin simgesidir.
Süleyman
Tapınağının inşa edildiğini farz edersek mabed merkezli Büyük İsrail
Devleti'nin kurulmuş olması da gerekiyor ki öğreti bir bütün olarak
yaşatılabilsin. Bu planın ikinci aşamasının da gerçekleştiği olasılığını dahil
ettiğimizde dünya egemenliği, yeni dünya, yeni insan, yeni hayat kavramları
büyümüşte olsa belirli sınırlara hapsedilmiş bir İsrail'den ibaret mi? Sorusunu
sormamız gerekiyor. Modern Siyonist ve Evanjelis akımlarını kurgulayan
Anglosakson aklı için bundan iki asır evvelki plan oldukça ileri olabilir ancak
günümüz dünyası ve dünyanın geçireceği değişim açısından alt segmentasyona ait
bir üründür. Burada ya Anglosakson aklı hata yapmıştır, ya da oyalama
stratejisi esas gayenin tatbiki için ideal bir yöntemdir.
Hiçbir
mantık dünyada Yahudilerden başka ırk kalmayınca Yahudilerin kimlere
hükmedeceğini açıklayamaz? Yine hiçbir mantık Mesih İsa'ya iman eden pek çok
elit Evanjelisin, tamamen Tanrı tanımaz ya da deist öğretiyi temel alan başka
cemiyetlerede mensup olmalarını açıklayamaz.
Burada
ana konu Mesih’e iman ya da red değildir. Bu konuda mutabık kalınan bir görüş
yoktur. Ancak bu süreç siyasi ve ekonomik olarak gittikçe provoke edilecektir.
Dünya siyaseti ve dönüşümü, İsrail ve Kudüs hattına sığdırılamayacak kadar
büyük bir olayı kapsar. Ancak yeni dünya savaşının bir damarı da teolojik
kulvarı kapsayacaktır ve Mesih gelse de gelmese de yeni savaşın içerisinde ki
bazı muharebeler ‘’Mesih Harbi’’ olarak adlandırılacaktır.